Osmanlı Türklerinin Batı Trakya'yı Fethi
Türklerin güneyden Rumeli'ye geçişleri, ilk olarak Osmanlılardan önce, Aydınoğlu Umur Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Bizans İmparatorluğu tacı için, III. Andranikos'un ölümü üzerine başlayan çekişmeden büyük demostik (İmparatordan sonra gelen kara orduları komutanı) Kantakuzen'e yardım etmek üzere donanmasıyle Rumeli'ye geçti.
Umur Bey, 1344 yılına kadar Kantakuzen'e yardım etti. Ancak, bu tarihten sonra Kantakuzen, Umur Bey'in de tavsiyesine uyarak Osmanlı Padişahı Orhan Gazi'ye kendisine yardım etmesi için başvurdu. Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa, kumandasındaki 20.000 kişilik Türk kuvvetini Rumeli'ye geçirdi. Bu kuvvetler Edirne'nin geri alınması için Kantakuzen'e yardım etmişler, geri dönüşlerinde Çimpe (Çimpi) Kalesi'ne bir miktar kuvvet bırakmışlardır. Daha sonra Gelibolu şehir ve limanını alarak Rumeli'de yerleşmek için bir köprübaşı elde etmiş oldular.
Osmanlı Türklerinin Gelibolu'ya yerleşmeleri, Avrupalıların dikkatlerini çektiysede, Balkanların durumunun karışık olması Türklerin işini kolaylaştırdı. Malkara, Tekirdağ ve Bolayır alındıktan sonra, Avrupa devletleri ve Bizans tarafından yapılacak bir müdahale ihtimali de göz önüne alınarak Anadolu'dan bu bölgeye Türk ve Arap göçmenleri geçirilmiş, Gelibolu ve Marmara sahillerine yerleştirilmişlerdir.
Süleyman Paşa'nın ve Orhan Bey'in vefatlarıyla, şehzade Murat Bey'in Bursa'ya dönüşü, Rumeli'deki fetih hareketlerini büyük ölçüde aksatmış, Bizanslılar ileri bir yürüyüşle Malkara ve Çorlu'yu geri aldıkları gibi, Marmara sahillerini de elde etmeye çalışmışlardır. Osmanlı Padişahı'nın başlarında olmadığı bir anda Rumeli'deki kuvvetlere kumanda eden Lâla Şahin Paşa, hacı İlbey ve Evranos Beyler, Bizanslılara karşı şiddetle mukavemet ederek, Rumeli'de çıkması muhtemel bir paniği önlemişlerdir.
I Murat Anadolu'da işleri yoluna koyup, Balkanlarda tekrar fetihlere başladığı sırada, buralardaki siyasi durum, Osmanlı ilerlemesini kolaylaştıracak vaziyette idi. Sırp hükümdarı Duşa'nın ölümünden sonra Sırbistan prensleri birbiriyle mücadele ederken, Bulgarlar ve Rumlar da dahili mücadele içerisindeydiler. Latinler ise yukarıda saydığımız unsurlarla daimi anlaşmazlık halindeydiler. Kuzeyde Macar Kralı Büyük Layoş'un, güneyde Venediklilerin Katolikliği, Ortodoks Balkanlara zorla kabul ettirme teşebbüslerini, bu bölgenin yerli halkı benimsemiyordu. Bu durum, adalet ve vicdân hürriyetine büyük bir titizlik gösteren Osmanlıların yerli halkın sempatisini kazanmasına sebep olmuş ve fethi kolaylaştırmıştır.
Daima ilerleyen ve ilk önce bir uç beyliği olarak kurulan Osmanlı Devleti, I. Murat'tan itibaren düzenli ordularla ve Lâla Şahin Paşa, Evranos Bey, Hayreddin Paşa gibi değerli kumandanlar sayesinde, Ferecik'ten başlayarak, Gümülcine, İskeçe, Drama, Kavala, Serez ve Karaferya kasabalarını da eline geçirerek Batı Trakya'nın tamamını fethetmiştir (1363-1374). Batı Trakya'ya 1363 yılından önce de Anadolu'dan bazı Müslüman Türk boylarının gelip yerleştiğini biliyoruz. Gümülcine Kırmahalle Cami'nin içinde bizzat gördüğümüz (581 H. / 1185 M.) tarihli bir kabir taşı bulunmaktadır. Bu bölgenin fethinden önce şu veya bu sebeple oraya giden Türklerin bölgede yaşadıklarını göstermektedir. Daha sonra kademe kademe Balkan yarımadasının tamamı fethedilmiş Mora'nın alınması kesin olarak gerçekleşip, Yunanistan'ın Osmanlı topraklarına katılmasıyla fetih hareketleri, Osmanlıların tâkip ettikleri kademeli fetih politikasıyla 16. asra kadar sürmüştür.
Osmanlılar, Balkanlarda fethettikleri topraklara Anadolu'dan Türk oymakları getiriyor, bu topraklardaki şehir ve kasabalara yerleştiriyorlardı. Osmanlı döneminde Rumeli'de büyük iskan politikaları izlenmiştir. İlk iskan faaliyeti Sultan Orhan zamanında yapılmış, Karesi halkından bir grup göçebe 1357'de Gelibolu çevresine ve daha sonra da Hayrabolu'ya yerleştirilmiştir. Daha sonra I. Murat devrinde, Saruhan bölgesindeki yörükler Serez bölgesine yerleştirilmiş, ayrıca 1400 yılında Menemen ovasında bulunan yörükler Filibe'ye sürülmüşlerdir. Teselya'nın fethinden sonra buraya da önemli sayıda yörük kavimleri yerleştirilmiş, Osmanlıların Yenişehir olarak adlandırdıkları bugünkü Larissa şehri kurulmuştur. Ayrıca, Tanrıdağı (Karagöz) yörükleri 1453 ile 1642 arasında Demirhisar, Kelmeriye, Drama, Kavala, Sarışaban, Çağlayık, Yenice-i Karasu, Gümülcine, Eğrican, Dimetoka, Ferecik ile Doğu Trakya ve Bulgaristan'a, Selanik yörükleri Makedonya ve Tesalya'ya, Ofçabolu yörükleri Manastır, Kosova, Bulgaristan ve Dobruca'ya, Vize yörükleri Doğu Trakya ile Dimetoka ve Hasköy'de iskan edilmişlerdir. Bu oymakların Rumeli'de çoğalmaları ve geniş alanlara yayılmaları, Osmanlı Devletinin bu bölgede yaşayan halka yönelik kanun ve nizamnameler çıkarmasına sebep olmuştur. Osmanlı Devleti buralardaki yerli aristokrasiyi kendi askerî sınıfı içine almaya çalışmış, Ortodoks Metropolit ve Piskoposlarına tımar tahsis etmiş, önemli manastırların imtiyazlarını onaylamış, birçok şehirlerin eski imtiyaz ve vergi muafiyetlerini devam ettirmiştir. Osmanlıların Balkanlardaki fetihleri sırasında yerli halkın Osmanlı idaresini tercih etmesi, bu fetihleri kolaylaştıran bir faktör olmuştur.